SSM

14:32 Posted In , , , , , Edit This 0 Comments »

Geç de olsa Sakıp Sabancı Müzesine gitmeyi başardım.Gittiğimiz gün hava yağmurlu olmasına rağmen çok eğlendik..
Yokuşlarından çıkarken patikalarında dolaşırken ayrı bir mutluluk yaşadım.Sanki orası benim yaşadığım yerdi ve kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıkmıştım..
Güvenlik bayağı bir sıkı.Önce kontrolden geçiyor ve bilet alıyorsunuz,ardından ev öhöm pardon müze sizin:)
Nam-ı Diğer Aşk sergisine girmeden olmaz.Osmanlı-Venedik ilişkilerinin farklı boyutlarını öğrenmek,ticaret yollarında tekrar yolculuklara çıkmak ve o döneme ait İstanbul ve Venedik görüntülerinde kaybolmak isteyenler kaçırmasınlar.

Ardından o muhteşem köşkü dolaşırsanız kendinizi tarihi bir geçitte hissedebilirsiniz.Odalara girdikçe heyecanım kat kat arttı.Nedense kendimi o çay salonunda davet verirken ,köşedeki büyük ve ihtişamlı koltukta otururken hayal ettim.Kokusu bile farklı,ne denir.Hala yaşayan bir tarih var orada.Sevgili Sakıp Sabancı'nın kendi eliyle yazdığı notların sergilendiği bölüm de çok ilginç.Merdivenler bile gıcırdıyor yürürken.
Mutlaka bir daha gitmek lazım,zira baharda bir başka güzel olacağını düşünüyorum.


Günün şarkısı kel alaka:nil-kek:) mutlu olun:)

Avatar by James Cameron

22:46 Posted In , , , , , , Edit This 0 Comments »

Çoğu kişi James Cameron ı Titanic filmiyle hatırlar ve bilir ama ben onun en buyuk yapıtı olarak hep the terminator ve terminator 2: Judgemnent day olduğunu düşünürüm.
Tam 12 yıl sonra yeni filmini duydugumda o kadar meraklandım ki içim içime sığmadı. Avatar ın fragmanını izledikten sonra bu heyecanım kat kat arttı ve filmden cıkana kadar da devam etti.

Filme gelince; denildiği gibi bu proje James Cameron ın aklında 12 senedir varmıs fakat filmi çekmek için sinema tekniklerinin gelişmesi beklemiş. Sonunda da bizi bu olağan üstü, yeni nesil çekim teknikleriyle buluşturdu. Filmin senaryosu öyle ahım şahım bir senaryo olmasa da iyi denebilicek bir düzeyde. Ama o çekim teknikleriyle ve 3d gösterimde o senaryoyu siz yasayınca, filmin senaryosu iyiden olağan üstü ye terfi ediyor. Filmi İstinye Parkta perdeye yakın biyerden 3D - İMAx olarak seyrettim. Bildiğim kadarıyla da 3D-İmax gösterim Türkiye 2 de sadece İstinye Park' ta mevcut. Ayrıca bir duyumsamama göre de film önce sadece 3D - İmax olarak çekilmiş fakat sonra 3D ve normal 35mm ye çevrilmiş. Bu yüzden en iyisi bu filmi 3D-imax olarak seyretmektir diyip istinye park' ın yolunu tuttum. İnanılmaz görsel efektler beni benden aldı ve filmi gerçekten yasadım. O kadar değişik çekim tarzları var dı ki sanki siz filmde oynuyor, koşuyor yürüyor savaşıyorsunuz, bazen de gerçekten uçuyorsunuz. Filmden inananılmaz derecede zevk aldım.

Filmin imdb puanı, eleştirmenlerin yorumları, oscar veya altın küre alıp almadığı beni hiç ilgilendirmiyor. Film gelmiş geçmiş dünyadaki en iyi film de değil. Ama kesinlikle sinema terihindeki keskin bir viraj, ve ilerde çok önemli bir yere sahip olucak. bu açıdan James Cameron a herkes teşekkur etmeli diye dusunuyorum.

Son olarak; filmin 1 milyar dolar hasılat sınırını 17 gün gibi kısa bi surede aştığını duydum böle olacağı belliydi ve olmalıydı da ki yeni filmlerde de bu çekim yöntemleri kullanılsın ve artık yavaş yavaş tüm filmleri 3D-İmax izlemeye baslayalım. Teşekkürler James Cameron , Teşekkürler Avatar... Seyir zevki dolu bu güzel kült film için....

Tren ve Sapanca

22:17 Posted In , , Edit This 0 Comments »

Sapanca benim için çok özel bir yer oldu..Haydarpaşadan her trene bindiğimde kulaklıklarımı takıp kondüktörün gelmesini ve biletimi kontrol etmesini bekler,sonra da bir güzel uyurum..En ufak bir sesten,fısıltıdan uyanan ben trende bilimum satıcıların bağrışlarından ve en hiperaktif çocukların oyunlarından olsun uyanmam...

Gözlerimi ilk açtığım yer Sapancadır..Bütün güzelliğiyle karşımdadır..Çok özel olması da bundandır.Orada gün batıyordur,kimbilir birileri sahilde yürüyor ya da balık tutuyordur.O tahta evlerin içinde hangi sıcak aşklar yaşanıyor ve hangi lezzetli yemekler yapılıyordur..Hep bunları düşünürüm.Ama gitmek zorundayımdır..Bu anlar sadece bir iki dakika sürer..O bir iki dakikada ben cama yapışmış çoktan hayallere dalmışımdır.
Kendime oradan her geçişimde söz veriyorum..Bir kere de olsa bu durakta ineceğim ve bir sonraki trendeki benim gibi hayalperest insanlar gün batımına bakıp bu sefer benim yaşadıklarımı düşleyecek.
Tıpkı:orda bir köy var uzakta o köy bizim köyümüzdür...Gitmesek de ...Kalmasak da.. gibi.

..........'dan İzler

16:56 Posted In , , , , Edit This 0 Comments »


İFSAK 50.yılını bir fotoğraf şöleniyle kutluyor.5 Aralık'ta kapılarını açan Taksim Sanat Galerisi 31 Aralık'a kadar gezilebilecek.Fotoğraflar belli bir 'İz' teması altında sergileniyor.
Mahzen tipi odalardan diğer odalara geçerken zeminin üzerindeki yazılara dikkat etmek gerekiyor.Yaşamdan,yokoluştan,hayattan,inançtan ve daha bir sürü şeyden izler taşıyor fotoğraflar.
Renklerin birbiriyle geçişimi,kırışıklıklar,hiç bir zaman gidilemeyecek yolların güzelliği,Tarlabaşı'ndan kareler,suyun yaşamla ve inançla kaynaşması ve yağmurun yarattığı tüm güzellikler gözler önünde.
Mutlaka gezin görün ve fotoğraflar üzerinde yorum yapın,inanın ki rahatlatyor insanı.
Ayrıca sergi ücretsiz.

Indie 'nin En Tatlı Hali

20:31 Posted In , , , , , Edit This 0 Comments »

Şirin mi şirin..Çocuk mu çocuk...Hatta fazlasıyla çocuk...İnsan bir kere dinledimi i got nothing to worry about diye dolaşır oluyor a dostlar.Hayata fazlaca pesimist yaklaşılıyor yani.
Dikkatinizi çektiyse blogumuzun adı da ordan alınmış.Dinleyiniz dinlettiriniz efendim..Şarkıyı bağıraaa bağıra söylemek isterseniz buyrunuz sözleri:


do this thing, this type of thing
put a little money in this type of thing
i got nothing to worry about
i got nothing to worry about

do this thing, this type of thing
put a little money in this type of thing
i got nothing to worry about
i got nothing to worry about

beggar tune, why always so negative?
if you have problems,
why don't you go solve them?
beat me up,
at least you won't be out of touch
if you're such a poet,
use your tongue and show it

do this thing, this type of thing
put a little money in this type of thing
i got nothing to worry about
i got nothing to worry about
do this thing, this type of thing
put a little money in this type of thing
i got nothing to worry about
i got nothing to worry about

trouble seems, trouble seems to follow you
it's always round you
like some thing you subscribe to
be prepared, there must be something in you
turning boys to men and then back again

do this thing, this type of thing
put a little money in this type of thing
i got nothing to worry about
i got nothing to worry about
do this thing, this type of thing
put a little money in this type of thing
i got nothing to worry about
i got nothing to worry about

nothing to worry about
i got nothing to worry about

te burdan da izleyebilirsiniz:
http://www.metacafe.com/watch/sy-10717007001/peter_bjorn_and_john_nothing_to_worry_about_official_music_video/

Not: saçlarımı o şekle sokup dans etmek..ah evet hayalim bu..

Başucumda Müzik

23:25 Posted In , , , Edit This 0 Comments »

Neden bu kitabı bu kadar geç okudum?
Bu kadar beklemek zorundamıydım?
Okuduğum en güzel aşk hikayesiydi diyebilirim.Başucumda Müzik okumaya başladığım ilk günden beri beni sarıp sarmaladı,bütün düşüncelerimi ele geçirdi ve içimde hep bir burukluk olmasına sebep oldu.Belki dedim,kitap bitince unuturum...Ama geçmedi..Sanki gözlerim hala dolu dolu.
Konusu çok tanıdık olmasına karşın o kadar tatlı bir dille yazılmış ki bambaşka bir dilden çok sevdiğiniz bir şarkıyı dinler gibi oluyorsunuz...İlginçliği ve güzelliği de şurda ki Kürşat Başar bu romanında bir kadının dilinden anlatıyor yaşanmışlıkları...
Dünyanın değişik ülkelerinde seyahat ederken yakın tarihe şöyle bir bakıyor ve eski İstanbulu merak ediyorsunuz.Eski şarkı sözleri,otel odaları,hediyelik eşyalar ve gündelik koşuşturmacalar...Baharlar ve cumartesiler...En önemlisi de zaman.Bu kitapta zamana acıyor gülüyor ve kızıyorsunuz.
İnsan kontrol edemediği şeyden korkar...Zaman korkutuyor sizi burada da..
Gözü yaşlı,ruhu esrik bir kadının iç dünyasını o kadar güzel yansıtyor ki Başar su olup akıyor kitap.
Hala okuyamamış olanlar varsa mutlaka.Okuyun.Okutturun:)

'Eski,modası çoktan geçmiş çantasını toplayıp kalkarken,beni tandığı için sevindiğini söylüyor ve sonra "Hayat hiç beklenmedik bir anda biten bir şey",diyor "içinizden gelen neyse onu yapın,fazla düşünmeye zaman yok...'

25 Ekim 2009 Fenerbahçe - Galatasaray Derbisi

21:39 Posted In , Edit This 0 Comments »
Bir Celtic Fc - Rangers Fc maçı

Gs- Fb Derbisi; Dünyanın en büyük derbilerinden biri olarak gösteriliyor, hakediyormu haketmiyormu herkesin kendi görüşü var ve ben bunların hepsine saygı duyuyorum.
Dünyada en büyük derbiler anlamında her anket yapıldığında nedense ilk üç hiç değişmiyor; Galatasaray - Fenerbahçe, Celtic Fc - Rangers Fc, Boca Juniors - River Plate. Neden Liverpool - Manchester United, Chelsea - Manchester United değil, neden bu üç derbiyi Milan - Juventus, Milan - İnter geçemiyor. Aslında nedeni çok basit; derbilerin büyüküğü takımların büyüklüğü kaynaklı değildir, taraftarların birbirine karsı hırsları, karşıtlıkları bazen nefretleridir. Dikkat edersiniz tarafların zıtlıkları hep büyük derbileri doğurmuştur. Galatasaray - Fenerbahçe, Roma- Lazio, Celtic - Rangers, Olympiakos - Panathinaikos, Kızılyıldız - Partizan, Genova - Sampdoria.... Hepsi çok büyük derbiler ve hepsinde sinirler çok gergin olur bunu her futbolu seven bilir. Roma- Lazio maçlarında havada uçuşan kırmızı kartlar bunun en büyük örneğidir. Bu girişten sonra asıl konumuza yani bizim büyük derbimize dönebiliriz.

Yukarda da özetlediğim gibi bu tip maçlarda sinirlerin aşırı derecede gerilmesi, taraftarların taşkınlıkları normaldir. Ancak iş insan yaralamaya onun hayatıyla oynama düzeyine geldiğinde orda birinin dur demesi gerekir.
Nitekim dünkü maçta bu iki kez gerçekleşti ve Polis-Hakemimiz Bünyamin Gezer bu olaylara seyirci kalarak işlerin ve taraftarların çığrından çıkmasına neden oldu. Bir çok Gs'lı arkadaşım zaten stada girerken taşlar pet şişeler yediklerini söylediler ve Kadiköy Polisinin buna seyirci kaldığını.
Nitekim bunun üzerine sahada yaşananlar da eklenince işler ve taraftarlar çığrından çıktı.
Elbette ezeli rakibinize karşı galibiyet elde ediyorsanız seviniceksiniz, gülüceksiniz, oynayacaksınız... ama bunlar yaşandıktan sonra galibiyette sadece futbolu ön plana sürmemek lazım. Beni korkutan şey Ali Sami Yen ' de de aynı tip olayların yaşanması. Bu olaylar kuluplere, futbolcuların mentalitesine, ve Türk futbolunun gelişmesine tamamen zarar ve ziyandır.
Konumuzun başına dönersek, öyle bir derbi var ki okadar büyük iki takım oynuyor, taraflar olabildigine zıt, ama hiç bir şekilde böyle taşkınlıklar meydana gelmiyor... Real Madrid - Barcelona derbisi tam da buna bir örnek. Neden ilerleyen zamanlarda bizim derbimizde böyle olmasın. Sadece futbol konuşulsun. Elbette kırmızı kartlar olsun, sert oyunlar olsun onlar futbolun tuzu biberi... Neyse fazla uzatmadan umarım ilerde böyle bir derbi izleyebiliriz diyelim ve maçın analizine geçelim...
Daum Galatasarayın Analizini çok iyi yapmış, Kanat oyuncuları Keita ve Arda her topla buluştuğunda iki adam onları karşıladı. Eğer Hakan Balta ( Ki kendisi çok fazla ileri çıkmadı) yada Sabri ileri çıksa bu seferde Baroni 3. kişi olarak yardımdaydı.
Daum' un ikinci büyük düşüncesi ki aslında çok büyük bi riskti; Colin Kazım'ın forvette tek yer alması. Eğer Gs savunması bunu lehine çevirebilse Fb için gol bulmak çok büyük sıkıntı olucaktı. Ama Servet ve Gokhan Zan, Colin Kazım'ın istedigi gibi oynamaya başlayınca Daum'un kumarı tuttu ve defansta sadece sertlik başladı. Gokhan Zan ve Servet, sırf Kazım'a top kazandırmamak için sürekli yerlerini kaybettiler ve sürekli yanlış çıkşlar yaptılar ve buda savunma dengemizi cok bozdu.
Eğer bir de Rijkaard'ı ele alırsak, Hiç bir sekilde taktiğinden vazgeçmemesi beni okadar mutlu ediyor ki, yenilsekte yensekte her geçen maç gelişen bi tarafımızı görüyorum. Rijkaard' ın ilk düşüncesi Baros' la savunmayı yıpratmaktı ama bu dusuncesi talihsizlikle sonuçlandı, Nonda'nın girişiyle Gs yavaş tempoyla hiç bir agresiflik olmayan futbolla bi yere kadar gidebildi ve kalesinde golu gordu. Macın gidişatını ve olayları anlatmaya hiç gerek yok sonuca gelicek olursak; Gs taraftarı 10 yıldır tekrar ve tekrar umutlanıp, üzülüyor olsada, taraftar Rijkaard'ın Kadıköy'e yenmek için geldiğini anlamış olmalı. Ki Daum'un kadrosuna göre çok cesur bi kadroydu. Aslında Gs için maçın özeti şudur;
( Aynen Rijkaard'ın maç sonunda dediği gibi) Fb'yi Kadiköyde yenmek oldukca zor, ama basarabiliriz. yalnız biraz daha calışmamız lazım. Son bir cümle de ben ekleyeyim. Artık Fenerbahçe fobisinden kurtulup doğru mentaliteyle sahaya çıkmalıyız.